- baş üstüne!
- есть!, слу́шаюсь!, бу́дет сде́лано!
Türkçe-rusça sözlük. 2013.
Türkçe-rusça sözlük. 2013.
baş üstü — is., den. Geminin ön bölümünde çıpanın bulunduğu yer İçlerinden bir gönüllü istedim, baş üstüne gidip ırgatı çalıştıracak güçte bir adam. Z. Selimoğlu Birleşik Sözler baş üstü dolabı … Çağatay Osmanlı Sözlük
can baş üstüne — istenilen şeyin büyük bir memnunlukla yapılacağını anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
üst baş — is. Giyecekler, giysiler Mendilimle üstümü başımı sildim. Ö. Seyfettin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller üstü başı dökülmek üstüne başına etmek üstünden başından akmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ALER-RE'S — Baş üstüne. Hemen. Derhâl … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
silkme — is. 1) Silkmek işi 2) İri doğranmış kabak, patlıcan vb. sebzelerle yapılan et yemeği Patlıcan silkmesi. 3) sp. Halterde ayakları açarak halteri baş üstüne kaldırma biçimi … Çağatay Osmanlı Sözlük
HAYHAY — t. Baş üstüne, seve seve yaparım, öyle ya!, şüphesiz, elbette (gibi mânâlara gelir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SEMİ'NA VE ATA'NA — İşittik ve kabul ettik, itaat ederiz, baş üstüne meâlindedir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ALER-RE'Sİ-VEL-AYN — Baş ve göz üstüne. (Gelen misafire karşı veya bir işi deruhte edeceğine karşı hürmet ve memnuniyetle kabul ettiğini ifâde için söylenir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük